BESMELE HER KİTABIN ANAHTARI

Gülsüm Sezen

Okunacak ne varsa âlemde kilitlerini açan besmeledir. Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v.) buyurmuştur ki; “Bismillahirrahmanirrahim miftahu külli kitabin (Besmele her kitabın anahtarıdır)” (Fevzülkadir, 3/191)

Besmele Kitabullah’ın,  114 surenin dahi anahtarıdır. Bununla önce Fatiha’da icmalen ve sonra bütün surelerde tafsilen Kur’an ilimlerinin, gayesinin, sırlarının açıldığını görürüz. 

Manalar bahrine dalmak, sır kapılarını aşındırmak müminlere vaciptir. “efela yetedebberunel-Kurane (Kuran’ı iyice araştırıp düşünmezler mi)” (Nisa, 4/82) buyrulmuştur. Arayan Kuran’da her aradığını bulur.

Bütün Kuran Bismillahirrahmanirrahim ile başlayıp minelcinneti vennas ile biten bir okyanustur. “Denizler mürekkep olsaydı Rabbinin kelimeleri tükenmeden denizler tükenirdi,”(Kehf, 18/109 buyrulmuştur. O’nun sırları bitmez tükenmez hazineleri vardır. 

Biz aciz kullar besmele anahtarı ile bu sırlardan nasibimiz kadarının kapılarını açmış oluruz biiznillah.

Neml Suresinde Rabbimiz, Hz. Süleyman’ın Belkıs’a yazdığı mektuba “İnnehu min süleymane (Bu Süleyman’ın mektubudur ki “bismillahirrahmanirrahim (Rahman Rahim Allah adına başlarım söze)” (Neml, 27/30) diyerek başladığını anlatır ki, her işin başında besmele çekilmesine işaret eder.

Elbette euzu çekip kapıdan girmemesi gerekenlere mani olduktan sonra. “Euzubillahi mineş şeytanir racim” demekle aklımızdan gönlümüzden manayı bulandıracak olumsuz fikir ve hissiyatı, şeytani vesveseleri ve dışarıdan gelecek etkileri defederiz. “Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınır”ız. 

Euzu ve Besmelenin birlikte çekilmesi bir tevhit eylemidir. Tıpkı “La ilahe illallah” demek gibi... “Euzu” çeken “La ilahe,” demiş gibidir. Bütün ilahları, Allah ile arasına giren benliğini, nefsaniyetini, şeytani vesveseleri defeder. “Besmele” çeken, “illallah” demiş gibidir. Allah adını koyar benliğinin önüne, O’ndan başkasını tanımadığını, Kitabullah’a ve bütün okunanlara, bilinenlere ve amellerine O’ndan başkasını bulaştırmayacağını beyan etmiş olur.

Fahr-i Âlem Efendimiz (s.a.v.) her işine, yemesine içmesine, oturmasına, yatmasına, kalkmasına, ibadetine, girmesine, çıkmasına, inmesine, binmesine, konuşmasına… Besmele ile başlar ve bunu emrederdi. Besmelesiz yemeğe, işe şeytanın ortak olduğunu bildirirdi.

O halde nedir besmelenin manası? 

Bemelenin anahtarı ba harfidir denilir. Allah ismi celaline bağlı olan ba harfinden önce “…yapıyorum, ediyorum, okuyorum,” gibi gizlenmiş bir fiil vardır. Fiil gizlenmiştir ki işin başında Allah ismi öne çıksın.

Bismillah dereken “ba” ile “ism” kelimesinin başındaki elif gizlenmiştir. Diğer her yerde ise açıkça yazılır. Bu ise Allah ismi celalinin yaratıcıya ait özel bir isim olduğuna işaret eder.     

Yazıda “ba” ile “ism” arasındaki çizgi uzatılarak yazılmıştır. Bazı edebiyatçılar bunu hazfedilen elif yerine koyarken bazıları bu çizgiyi bütün yaratılmışları içine alan bir okyanusa benzetirler.

Olmasa besmele resmi memdud

Cismi eşya da olur mu idi mevcud

(Eğer besmele uzatılarak yazılmasa idi, yaratılmışlar var olur mu idi)

Aslında şair besmele çekmekle mevcudatın Allah u zül celal tarafından yaratıldığını, bizim de onun yarattığı bir kul olarak kendi başımıza bir iş göremeyeceğimizi, ancak bizim ve âlemlerin sahibi olana sığınarak bir iş yaparsak onun varlık sahnesine çıkabileceğini ifade eder.

İsmullah; Allah’ın ismi, bismillah; Allah’ın adına bu işi yapıyorum demektir.

Allah ismi celali, Zatının özel ismidir. O’ndan başka hiçbir varlık için kullanılmamıştır, kullanılamaz. “Allah” diyen Zatı Kemalini anmış, onun yaratıcılığını tasdik etmiş, hiçbir şüpheye yer kalmadan O’nun birliğini tekliğini, O’nun kulu olduğunu ikrar etmiş olur. 

Rahman; Allah (c.c.)’ın özel bir sıfatıdır. Yaratılmışlar için kullanılmaz. Rabbimizin sonsuz merhametini ifade eder. Zerreden küreye her bir varlığı yaratması, varlık âlemine getirmesi onun sonsuz rahmetinin eseridir. Aynı zamanda varlığın yaşaması, ahiret âlemine göçmesi dahi bu sonsuz rahmettendir.

Rahim de Rabbimizin sonsuz merhametini ifade eder. Ancak bu merhametten bir miktar da yarattıklarına, cüz-i irade sahiplerine vermiştir. Rahman O’nun zatına ait sonsuz merhameti iken Rahim, O’nun kullarına yönelik merhamet sıfatıdır.

Rahman, bütün âlemlerin ve işlerin başlangıcı ile ilgiliyken Rahim onların sonlarıyla ilgilidir. Rahman, yarattıkları arasında iyi kötü, güzel çirkin, mümin kâfir diye bir ayırım yapmadan hepsini sonsuz rahmetiyle kuşatmıştır. Rahim ismiyle de ahirette mümin kullarını zorda koymayacaktır. Demek ki dünyada ahirette mümine korku ve ümitsizlik yoktur.

Rahman ismini esirgeyen Rahimi de bağışlayan olarak çevirmek mümkün değildir. Çünkü esirgemek; kıskanmak, korumak gibi manalarda kullanılır dilimizde. “sonsuz merhamet sahibi” dersek Rahman ismi yaratmak, rızık vermek gibi Allah’ın birçok esmasını kuşattığından o da yeterli olmaz. Rahman’ı Rahman olarak özel isim olarak zikretmek daha doğrudur.

Rahim’e merhametiyle bağışlayan denilebilse bile sadece bağışlamakla değil her işin sonuyla ilgili olduğundan manayı karşılamaz. Belki “pek çok merhamet edici” diye meal edilebilir.

Öyleyse “Bismillahirrahmanirrahim”in meali “Rahman, Rahim Allah adıyla (adına…)” yahut “Çok merhamet edici bir Rahman olan Allah’ın adıyla (adına)” olabilir. (M. Hamdi Yazır, Hak Dili Kur’an Dili, 1/55)

Besmele ile başlanan iş, Allah’a atfedilmiş, kul kendini aradan çıkarmıştır. Artık işin sonucu Allah’a aittir. İş Allah adına yapıldığında mana kazanır. Besmele çeken, “Bu iş hakikatte benim değildir. Ben sadece asıl sahibinin vekiliyim, onun adına yapıyorum” demiş olur.

Bir iş ki, besmelesiz başlanmış olursa Allah u zül celal hazretleri kişiyle işini baş başa bırakır. Kul nefsiyle yapar işi, övünür, gösterir ama sonucuna gücü yetmez, hayır gelmez. Hace-i Kâinat Efendimiz “Kullu emrin zi balin lem yebde’ fihi bismillah (Bismillah ile başlamayan iş eksiktir, kusurludur.)” (Fevzülkadir, 5/13) buyurmakla bu manaya işaret etmiştir.

Allah adı olsa her işin önü

Herkiz ebter olmaya anın sonu

Bismillahirrahmanirrahim, bize Allah u zül-celal hazretlerini tanıtır. Bizim dimağımıza O, sonsuz merhamet sahibi olarak yerleşir. Her işin başında bu cümleyi söyleye söyleye, O’nun sonsuz merhametini çağırırız. Kendimizi o sonsuz merhamet sahibine bırakır, teslim oluruz. Ne varlığa sevinir, ne yokluğa yeriniriz. 

Ne de isyandan günahtan ümitsizliğe düşeriz. Bismillahirrahmanirrahim deyip de hata eden arkasından estağfirullah deyip tevbe makamına yükselir. Bundan sonra günahlarımıza ağlayarak O’nun Rahman ve Rahim ismiyle rahmetini celbeder, manevi baharlara gark oluruz. 

Bismillahirrahmanirrahim, yerlere ve göklere sığmayan vacibul-vücubun gönlümüzde yer bulması için bir hazırlıktır. Gönlümüzü ve kalbimizi temizlemektir. Onun esmasının tecellilerine kendimizi açmaktır. Kâinatı dolaşmak, gaybdan şuhuda geçmek, zatının tecellisi için aşk u şevk ile çırpınmaktır. 

Böylece vahdeti vücudu kavrar insan. Kâinatta mevcudat ile Yaratıcı arasındaki bu bağ zaten apaçık görünürken insan besmele ile bu vahdeti bilinçli bir şekilde ifade eder. 

Nihayet Bismillahirrahmanirrahim bizi “Ya eyyühennefsülmutmainneh irciıy ila rabbike radiyeten merdıyyeh (ey mutmain olmuş nefs O senden razı ve sen ondan razı olarak Rabbine dön)” (Fecr, 89/27-28) davetine muhatap kılar, O’nun sonsuz nimetleriyle ebedi saadeti elde ederiz. 

 “Vucuhun yevme izin nadırah ila Rabbike nazırah, (İşte o gün nice yüzler Rabbine bakarak ışıldar durur,)” (Kıyamet, 75/22-23) ayetini yaşarız biiznillah.