Suffe, Peygamberimiz (s.a.v.)’in Medine’ye hicretinden sonra Mescidi Nebeviyi İnşa ettirirken hurma dallarından yaptırdığı bir gölgeliktir. İşte bu gölgelikte yaşayan, Hazreti . tirbir gölgelikyaptırdığı hurma dallarından ettirirken Peygamber (s.a.v.)’in yanından ayrılmayan, kendilerini ilim öğrenmeye ve insanları irşada adamış güzide topluluk da Ashabı Suffedir.
Burada yaşayan gençler, Muhacir ya da Ensar olsun bekâr ve yakını bulunmayan kimselerdir.
Hatta Ensar’dan Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Mesud gibi evleri olan gençlerden bazıları Suffe ehline imrenerek onlarla birlikte yaşadıkları için Suffe ehli sayılmışlardı.
Ashabı Suffenin geçimiyle bizzat Efendimiz (s.a.v.) ve Ashab-ı Kiram ilgilenmiştir.2 Kendisine getirilen sadakaların tamamını Suffe ehline vermiş ve hediyeleri onlarla paylaşmıştır.3 Hatta onların ihtiyaçlarını aile fertlerinin bile önüne almıştır.4 Böylece Suffe Ehli rızık endişesinden uzakta sadece ilimle uğraşmışlardır. Daha sonraları Efendimiz (s.a.v.) İslâm’ı tebliğ için ihtiyaç duyulan yerlere özellikle Ashab-ı Suffe’yi göndermiştir.
Ashab- Suffe İslam İlimlerinin ilk nüvelerini oluşturmuştur.
Suffe, İslam’ın ilk üniversitesi, ilk ilim merkezidir. Zaman zaman Kur’an’ın nüzulüne şahit olan Suffe Ehli, Hz. Peygamber’e sorular sorarak birçok meselenin aydınlanmasına vesile olmuşlardır.5 Onlar Resulullah (s.a.v.) Efendimizin özel talebeleridir.
Ebu Hureyre gibi çok hadis rivayet eden Sahabeler, İslâm hukuku alanında ortaya çıkan Ehli Hadis ve Ehli Reyin ilk temsilcileri kabul edilen Abdullah b. Ömer ile Abdullah b. Mesud gibi birçok Sahabe Suffe’ den yetişmiştir. Yine zahidane yaşamları ile tasavvufun ilk nüvesini de onlar oluşturmuşlardır.
Ebu Hureyre, kendisine nasıl olup da bu kadar çok hadis rivayet edebildiğini soranlara, Muhacirler çarşıda ticaretle, Ensar da malları ve mülkleriyle meşgulken Ehli Suffe’ den biri olarak Resulullah’ın yanından ayrılmadığını, diğer sahabelerin bulunmadığı meclislere katılıp onların duymadığı hadisleri duyup ezberlediğini söylemiştir.6 Hadislerdeki birçok sened silsilesinin birinci halkasını Ehli-i Suffe’ ye mensup isimlerin teşkil etmesi bunun bir delilidir.
Kadınların da bir Suffe Merkezi vardır.
Hz. Ayşe Validemizin evi hanımlar için Suffe konumundadır. Kadınlar daima onun evinde toplanmakta ve ona sorular sormaktadırlar. Suffetü’n-Nisâ denilen hanım sahabelere mahsus
bu merkezde Efendimiz (s.a.v.) salı günleri ders vermektedir. Hatta ilerleyen zamanlarda uzak ülkelerden mektupla gelen sorular dahi olmuştur.7
Efendimiz (s.a.v.)’in vefatından sonra kendini ilme veren Ayşe Validemiz, ümmetin yetim kızlarını yanına almış, onları büyütmüş, ilim öğretmiştir. Ümmetin ilk alim hanımları olan bu kızları sahabenin alimleri ile evlendirmiştir. Uzak memleketlere valilik hizmetine giden kocalarının yanında bu hanımlar, ümmetin kadınlarına İslam’ı tebliğ etmişler ve İslam’ın yayılmasında büyük rol almışlardır.
Suffe İslami İlimler Merkezi Suffetü’n-Nisa’yı örnek alarak kurulmuştur.
Suffe geleneği ecdadımız tarafından devam ettirilmiştir. Biz de bu geleneği yaşatmak için üç yıl önce yola revan olduk. Kendimize Ayşe validemizi (r.a.) örnek aldık. Üniversite öğrencisi genç kızlarımızı kabul ettik bu ilim gölgeliğine.
Geleneğe uygun olarak, öğrencilerimizden ücret değil samimiyet bekledik. Allah rızasını kazanmak için ilim yoluna baş koyan bu nadide kızlarımız bizi buldular. Sadaka-i cariye ile ahiretine yatırım yapan kardeşlerimizle yollarımız kesişti.
Bu yıl üçüncü sınıfı bitiren talebelerimiz artık Arapça konuşabildikleri gibi Arapça hadis, fıkıh ve tefsir eserlerini okuyabilmek ve yeni başlayan kardeşlerine hocalık yapabilmekteler. Onlar geleceğin hanım alimleri olarak gittikleri her yerde birer Suffe oluşturacak, ümmetin annelerini irşat edecek olan hocalarıdır.
Onlar şimdi bizim kendilerinden istifade ettiğimiz meslektaşlarımızdır. Allah yollarını açık etsin ve bizi de onların gayretine layık eylesin.